Back to Top
  • BEST CYCLING EXPERIENCE

    Become The World Leader On The Internet For The Sport Of Cycling.

    SHOP NOW

CUMHURİYET KUTLU OLSUN

YAŞAR GELER YAZDI

Bu konuyu irdelemenin yolu önce kavramları açıklamaktan geçer. Cumhuriyetin çıkış biçimi Cumhur sözcüğünden gelir. Cumhur, Arapça bir sözcüktür. Ancak Türkçe karşılığı Halk demektir. –iye ekiyle birleşince halk yönetimi anlamını almaktadır. Ayrıca, saltanat ya da hanedanın olmadığı bu gibi yönetimlerden uzak, toplumun kral gibi tek adamlara itaat etmediği bir yönetim şeklidir. Cumhuriyet’in sözlük anlamı: Ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi. Ya da başka bir ifadeyle Cumhuriyet, halkın egemenliğine dayanan yönetim şekli demektir.
O halde şöyle de anlayabiliriz;
-Cumhuriyet, halktır.
-Cumhuriyet, özgürlüktür.
-Cumhuriyet, var olmaktır.
-Cumhuriyet, insan olmaktır.
-Cumhuriyet, geçmiştir.
-Cumhuriyet, gelecektir.
-Cumhuriyet, bir değerdir.
-Cumhuriyet, sevgidir, saygıdır.
-Cumhuriyet, eline aldığın kimliğindir.
-Cumhuriyet, kadınlığını yaşamaktır. Kadının seçmesi, seçilmesi ve eğitim hakkından yararlanmasıdır.
-Cumhuriyet, insan haklarına saygıdır. Ülkemizde çocuk haklarının yerleşmesidir.
-Cumhuriyet, seçmek ve seçilmektir.
-Cumhuriyet, okuldur, eğitimdir, bilimdir, fendir.
-Cumhuriyet, giyim kuşamdır, modernliktir.
-Cumhuriyet, din ile devlet işlerinin ayrılmasıdır.
-Cumhuriyet, ulus olmaktır.
-Cumhuriyet, yaşamı seçmektir, esaretten arınmaktır.
-Cumhuriyet, Anadolu’dur, Samsun’dur, Erzurum’dur, Sivas’tır, Amasya’dır, Kars’tır.
-Cumhuriyet, düşmanın denize döküldüğü İzmir’dir.
-Cumhuriyet, Sakarya’dır, Dumlupınar’dır, Mustafa Kemalin dediği ‘’İlk hedef olan Akdeniz’dir.
-Cumhuriyet, aydınlanmadır, reformdur, sanayidir, fabrikadır.
-Cumhuriyet, ülkenin ilk kez demiryolu ağlarıyla örülmesidir.
-Cumhuriyet, şekerdir, uçaktır, uygarlaşmadır.
-Cumhuriyet bu vatan için uzuvlarını yitiren gazilerdir, canlarını veren şehitlerdir.
-Cumhuriyet, Misak-ı Millidir, Anadolu’dur.
-Cumhuriyet, şanlı Türk Bayrağımızdır.
-Cumhuriyet Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Bizde ki ya da bende ki Cumhuriyet anlaşımı bu şekildedir. Ancak farklı ülkelerde cumhuriyet kavramı farklı işlemektedir. Örneğin İran’da bir Cumhuriyet’tir ama işleyiş bizden farklıdır. Buna benzer farklı modelleri de vardır dünyada.
O Cumhuriyet ki olmasaydı, şimdi neler olurduk düşünmek bile istemiyorum. Yorgo’mu Hans’mı, Margaret’mı… Ezan sesleri yerine çan sesleri dinlerdik belki de. Okul dilimiz İngilizce, Fransızca, Rusça, İtalyanca, Arapça vb. olurdu sanırım. Türklüğümüzle övünmeli, bayrağımızla gurur duymalı, kurucumuzla onurlanmalı, halkımızla geleceğe güvenle bakmalıyız.
O bayrak ki bu vatanın gönderlerinden hiç inmeyecek, o halk ki hep özgür olarak kalacak. Cebimizde gururla taşıdığımız o TC kimlikleri hiç değişmeyecek. Bu vatanın evlatları gözlerini kırpmadan, bu vatan uğruna göğüslerini, geçmişte olduğu gibi gelecekte de hep siper edecekler. İşte bu sayede de 23 Nisanları, 30 Ağustosları, 29 Ekimleri, 10 Kasımları, Ramazan ve Kurban bayramlarını hep kutladık ve kutlamaya da devam edeceğiz. Bunun için gerekli olan asil Türk kanı damarlarımızda dolaşmaktadır. Türklüğümüzle övünüp, bedenimizle ve beynimizle çalışıp, geleceğimize güvenle bakacağız.
Ben bir cumhuriyet çocuğu olarak, cumhuriyetin bana sunduğu olanaklardan yararlanıyorum. Gelecek neslin de cumhuriyetin bu olağan olanaklarından yararlanmasının bir temel hak olduğunu, bir insan hakkı olduğunu düşünüyorum ve istiyorum. Ben bir Cumhuriyet öğretmeni olarak başladığım bu kutsal görevi, yine bir Cumhuriyet öğretmeni olarak tamamlamak istiyorum. Cumhuriyetlerde bireyler ön planda olurlar. Demokrasilerde ise halk ön planda olur. Bu nedenle de Cumhuriyet bir adım demokrasinin önünde gider. Kıymetini bilelim. Zaten kıymetini bilemediğimiz şeyler elimizden çabuk çıkar bu kez de onu yeniden bulmak için yıllarca çabalar dururuz.
Cumhuriyetin erdemli insanları dik duruşlu olurlar. Başları önlerine eğilmez. Nasıl ki Cumhuriyetin olanaklarından yararlanıyorlar, öyle de Cumhuriyete ihanet etmezler. Cumhuriyeti korur ve kollarlar. Sadece Cumhuriyet değil, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına da minnet duygularını saklamazlar. Türk insanı vefalıdır. Vefa borcunu ödemeden kolay kolay vazgeçmezler.
Yine de en kötü Cumhuriyet ve en kötü Demokrasi diğer tüm yönetim modellerinden daha iyidir. Krallıkları, padişahlıkları, tek adamlıkları düşünün, yaşamınız dahi kişinin iki dudağı arasında yok olup gider.

SUAT İNCEDERE - BÖLGENİN KABUSLARINA BİR ÇARE ARIYORUZ


BÖLGENİN KABUSLARINA BİR ÇARE ARIYORUZ.!
Bölgenin kabusu Iğdır'lı Celepçiler göç ediyor.
Ardahan Çıldır ve Kars Arpaçay köy yayla ve dağlarında kışa kadar konaklayan, bölgede hayvancılıkla uğraşan çiftçilerin kabusu olarak bilinen Iğdır'lı koyun sürüleri bölgeden göç etmeye başladı.
Yaklaşık 20 yıla yakındır Çıldır ve Arpaçay köylerine ait yaylalara yaylalığa gelen Iğdır'lı celepçiler bölgeye zarar üstüne zarar veriyor, gidiyorlar.
Bu sürüler birlikte, bölgede bir çok bulaşıcı, kronik sığır hastalıklarıyla birlikte, köylere ve köylülere ait dağ, mera, tarla ve çayırları gizlice otlatıyorlar.
Dağdan geliyor, bağdakini dövüyorlar.
Iğdır'lı çobanlar bölge yayları ve meraların içinde koyun otlattıkları yetmezmiş gibi muhtarlara silah çekiyor, çobanları dövüyorlar.
Hırsızlık ve buna benzer İllegal işler artmasıyla birlikte, giderken de yayları yakıp yıkıp gidiyor.
İl Özel idaresi tarafından her yıl ihale usulü ile satışa çıkarılan köylerdeki maliye tasarrufunda bulunan özel parsellere bin koyun otlayacağı bir alan satılıyor.
Daha sonra sürü sahibi ve dağ satanlar illegal yollardan 5 ila 6 bin koyun getiriyorlar.
Dolayısıyla, bin koyuna yetelik dağa sığmayan 5-6 bin koyun, bu kez köyün ve köylünün merasında ve yaylasında gizlice otlatılıyor.
Böylece, gayri resmi yollardan satılan dağ ve Yayla satışından şahıslar haksız kazanç elde ederken, bölgedeki çiftçiler ceremesini çekiyor.
**Bölgedeki Köylü, 5 km uzaklıktaki Yaylasına Çıkmıyor, Iğdır'lı koyun sahipleri 500 Km uzaklıktan gelerek buralarda da yaylacılık yapıyor.
Yaklaşık 20 yıldır Iğdır'dan, 500 Km yol yürüyerek, Ardahan Çıldır ve Kars Arpaçay köylerine ait yaylalara yaylalığa geliyorlar, kar yağan da gidiyorlar.
Bölgede yaylaya çıkan köylüler 2 ay yaylada kalırken, Iğdır'lı celepçiler bölgeye ilkbaharda geliyorlar, kar düşünceye kadar boşalan yaylada koyun otlatıyorlar.
Buna sebep, Kırsal kesimde insan yokluğu yaylacılığı da bitirme noktasında getirdi.
Bölgede bir çok yaylanın boş kaldığı gibi, çoğu köy yaylasına köyün yarısından çoğu çıkmıyor.
Süt Su'dan ucuz, Et'se para etmiyor. Köylü büyük şehirlere gözünü dikmiş, birer birer göç ediyor.
Yerli, yersiz desteklerle avareleștirilen köylü, çiftçi, "milletin efendisi" konumundan çıktı, "banka ve kooperatiflerin kölesi" durumuna geldi.
Çiftçi ürettiği para etmeyince, Banka borçları, kredi taksitleri gecikti.
Faiz üstüne faiz, kapıda haciz'li günler geldi yaklaştı.
Borçla borç ödeniyor.
Çiftçiler, bir bankadan aldığı krediyi diğer bankada olan borcuna yatırarak her yıl gittikçe katlanan borç sarmalından faiz batağından kurtulamıyor.
Tarım ülkesinde, tarım ve hayvancılıkta ithalata yönelirsen, insanlar farklı alternatiflere yöneltirsin.
Farklı altarnatiflerde istediğini bulamayan çiftçi metropol şehirlere göçe zorlanır.
İthal ederek ürünün ucuza maledeceğini zannedersin, ucuz sandığın ürün gün gelir "çok daha pahalı"ya malolacağını düşünmezsin.
Sil baştan, yeniden üretime başavuracak olursan, bu kezde üretecek çiftçi bulamazsın, kaz kafalı ANALİZ
Suat İncedere...

Esfender KORKMAZ -İşsizlik Kader Değil


1990- 2001 yılları arasında , panellerin çok sık yapıldığı bir dönemdir. Bu panellerde  Türkiye’nin ekonomik ve sosyal sorunları tartışılırdı. çözüm yolları aranırdı. Şimdiki televizyonlarda olduğu gibi temel hedef şov yapmak ve Raiting yapmak değil , bilimsel ve uygulama altyapısı olan çözümler üretmekti.
Bu panellerden en fazla yapılanı ,sendikalaşma , iş hukuku , istihdam , işsizliğin çözümü konularında idi. Benim konum maliye ve özellikle kamu ekonomisi olmasına rağmen , İstanbul Üniversitesi İktisat fakültesi dekanı olarak bu panellerin çoğuna katılırdım.
Bu panellere 1999 yılına kadar SSK genel Müdürü olan Kemal Kılıçdaroğlu , Türk-iş başkanı olan Bayram  Meral ve birçok sendika başkanı katılırdı.
Akademisyenlerden ,  Çalışma ve sosyal Güvenlik bakanlığı da yapan Nami Çağan , İktisat Fakültesinden , Nevzat Yalçıntaş , Erdoğan Alkin , Nusret Ekin ve Metin Kutal katılırdı.  Bu katılanlar farklı düşüncede olmakla birlikte , hiçbir zaman söz konusu  farkı  çalışmalara yansıtmazlardı.
AKP ile birlikte önce sendikalar tasfiye edildi. Sonra toplumda ayrışma  başladı. Şimdi ne muhalefet partileri , ne de bu tür toplantılarda kimse çözüm konuşmuyor.
Dahası bu günde muhalefet olsun diye bazı sendikalar rakamları çarpıtıyor ve zorluyor. Söz gelimi fiili işsizlik oranını yüzde 18.2 olarak açıklayanlar oldu. Zorlama olduğu için bu sonuçlar inandırıcı olmuyor. Dahası çözüm için eksik tartışma altyapısı oluşturuyor. Gerçekte ise Temmuz 2018 fiili işsizlik oranı yüzde 16.53’ tür. (Aşağıdaki Tablo )
GERÇEK-GENİŞLETİLMİŞ VEYA FİİLİ İŞSİZ SAYISI VE ORANI
 TEMMUZ
2017
TEMMUZ
2018
1) İLAN EDİLEN İŞGÜCÜ (BİN)32.20032.796
2) İŞ ARAMAYIP ÇALIŞMAYA HAZIR OLANLAR2.2582.265
3)FİİLİ İŞGÜCÜ34.45835.061
4) İLAN EDİLEN İŞSİZ SAYISI3.4433.531
5) (2+4 )FİİLİ İŞSİZ SAYISI5.7015.796
6) FİİLİ İŞSİZLİK ORANI (5/3 ) (YÜZDE)        16,5416,53
Öte yandan siyasi iktidar  bu güne kadar işsizliğin çözümü için elle tutulur bir çalışma yapmadı. Yaptıkları tek çalışma , Sayın Erdoğan’ın İş adamlarına ‘’her işletme bir işçi alırsa , işsizlik çözülür ‘’şeklindeki önerisi oldu. Göstermelik olarak İktidarla iş yapan birkaç firma işçi aldı. Ancak sonuç tam tersi oldu, işsizlik arttı.
Bu örnekte olduğu gibi , istihdam konusunda Siyasi iktidarın bu güne kadar yaptığı bataklığı kurutmak değil , daha kolay bir yol olan  sivrisinekleri öldürmek olmuştur.
İşsizliğin çözülmesi tek başına istihdam politikası ile olmaz. Yapılması gereken makro planlama yaparak , tasarruf- tüketim , tasarruf- yatırım dengelerini kurmak, kaynakların daha etkin ve verimli kullanılmasını sağlamak , devlet – piyasa optimal dengesini  ve sektörel dengeyi kurmaktır. Sonra bir istikrar programı yaparak , hukuki ve ekonomik altyapıyı güçlendirmektir.
Aynı kapsamda bazı önlemler alınabilir. Söz gelimi ;
Devlet , Bütçeden sosyal ödenek adı altında dağıttığı yardımların bir kısmı ile her ilin doğal ve kültürel imkanlarını değerlendirecek fabrikalar kurabilir. Bu fabrikalarda iş yaratabilir.
Bu fabrikalar devlet tarafından kurulduktan sonra  Fabrikada çalışanların maaşlarından bir miktar kesilip yerine hisse senedi verilmelidir. Zamanla fabrikaların sahibi de çalışanlar olacaktır. Böylece devlet’te  poşet dağıtan devlet değil , iş dağıtan devlet olacaktır.
Böyle bir projeye iktidar ve muhalefet yanaşmıyor. Çünkü hepsi oy için popülizm yapıyor. Eğer halk daha bilinçli olur ve bu güne değil , yarına bakarsa , siyasi partiler ve özellikle iktidar partisi aynı popülizmi yapamaz.
İstihdamın artması için , emek yoğun yatırımlara ve içerde aramalı ve hammadde yatırımlarını teşvik etmeliyiz.
Türkiye de istihdam üstündeki vergi ve prim yükü yüksektir. Avrupa Birliği ortalamasına düşürmeliyiz.
Türkiye de kaçak çalışan bir milyon yabancı ve  bir o kadarda Suriyeli var. Başkalarına insani destek diye vatandaşını işsiz ve aç bırakmayı insanlık olarak gören tek iktidar her halde bizim iktidardır. 
Sendikalara bağımsız ve demokratik bir yapı kazandırmalıyız. Her ideolojinin ayrı bir işçi konfederasyonu var. Bunlar istihdam sorunu  ve işçi hakları için uğraşmıyorlar yalnızca siyaset yapıyorlar. Bunları tek bir çatı altında birleştirmeliyiz.

Yeni Dönem Devlet teşkilatında yeniden yapılanma



Yeni Dönem Devlet teşkilatında yeniden yapılanma Seçim bitti ama asıl iş yeni başlıyor. 24 Haziran seçimleri ile birlikte yeni bir döneme girdik. Devlet Teşkilatında yeni bir yapılanmaya gidiliyor. Dünya da yaşanan gelişmelere paralel olarak böyle bir yapılanma gereklilik halini aldı. Dünya endüstri 4.0'ı yaşıyor. Hibrit savaşı yaşıyor. Küresel rekabet ve teknolojik gelişmeler yeni devlet yapılanmalarını ve yeni stratejileri zorunlu kılıyor. Türkiye yeni bir döneme giriyor. Ortadoğu yeni bir döneme giriyor. Dünya yeni bir döneme gidiyor ve büyük bir rekabete sahne oluyor. Küresel rekabet büyüyor Küresel rekabetin en yoğun ve en etkili olduğu kritik bir zaman dilimindeyiz. Global Dünya da Jeostratejik, Jeopolitik ve Jeoenerjik konjonktürel, Küresel, Uluslararası, Kıtasal, Bölgesel, Bölgesel, Ulusal ve Yerel dalgalanmalara ve krizlere hazır olmalıyız. Bu nedenle daha iyi, daha güçlü ve daha büyük olacak ve bunu sürekli kılacak bir değişim ve gelişim stratejisini kalıcı kılmak zorundayız. Girişimcilik, Ar-Ge, Ür-Ge, Te-Ge, Inovasyon, Stratejik Araştırma, Stratejik Pazarlama, Stratejik Planlama, Stratejik Yönetim, Stratejik Iletişim, Stratejik Marka Yönetimi, Stratejik Istihbarat, Stratejik Inovasyon, Dijital Strateji- Veri Madenciliği, Kurumsal Itibar Yönetimi, Kriz Yönetimi, Yapay Zeka, 3D Yazılımlar ve Stratejik Eylem Planı" kamu, özel sektör ve özerk kurumlar için olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Çok hızlı değişimler yaşanıyor Çok hızlı değişimlere şahitlik ediyoruz. Tarihte eşi benzeri görülmemiş derecede bir bilgi bombardumanına tutuluyoruz ve hazırlıklı olmazsak ağır bedeller ödemek durumunda kalacağımız gerçeğini gözardı etmeyelim ve acil eylem planımızı kısa, orta ve uzun vadeli olarak hazırlayıp uygulamaya geçirmeliyiz. Gelişmelere ayak uydurmalıyız Küresel krizlere, gelişmelere ve yeniliklere hazırlık yapmak ve adapte olmak, Strateji, İş Modeli ve Kurumsal İnovasyon alanında mevcut yada planladığınız işinizde sizlere artı değer ve objektif bir bakış açısı kazandıracaktır. Üretimi, ihracati ve istihdamı artıracak yeni yol ve yöntemleri araştırmak ve uygulamak zorundayız. Yüksek Teknoloji üretmek ve ihraç etmeliyiz. Stratejik teknolojilere ağırlık vermeliyiz Stratejik Teknolojilerde Ar-Ge, Ür-Ge, Te-Ge ve Ticareleşme, kurumların devamı için hayati bir gerekliliktir. Bu konuda yapılan çalışmalar istenilen seviyenin çok gerisinde kalmaktadır. Üniversite-Iş Dünyası, Teknopark, Kuluçka Merkezi, Kamu, Özel ve Özerk Kurumlar olarak bu birlikteliklere daha fazla destek ve imkân sunmak zorundayız. Önemli aşama katedilmesine rağmen beklentileri karşılama noktasına gelinememiştir. Işbirliği ve güçbirliği yapılmaıyız Kamu, Iş Dünyası ve Üniversiteler küresel gelişmeleri algılamakta zorlanmakta ve rebaket avantajını yitirmektedir. Jeostratejik ve jeopolitik planlar hazırlamak ve uygulamak zorundayız. Bu anlamda çok ciddi adımlar atılmalıdır. Bu konu ile ilgili daha önceki uyarılarımız kısmende olsa etkili oldu ama istikrarlı bir şekilde devam etmelidir. Hoşgörü ve uzlaşı ikliminde yeni bir başlangıç yapmalıyız. Her alanda bireysel çabalar kurumsal hamlelere dönüştürülerek kararlı bir şekilde sürdürülmelidir. Şener Mengene Stratejist-Araştırmacı-Yazar Strateji Derneği Genel Başkan

AHMET HAKAN KİMDİR



Ahmet Hakan, 11 Ağustos 1967 yılında Yozgat'ta dünyaya geldi. Ahmet Hakan aslen de Yozgatlı'dır. Ahmet Hakan'ın babası Silivri eski müftülerinden Hamdi Coşkun. Çocukluğu, babasının müftü yani memur olduğu için, memuriyeti sebebiyle Ağrı, Amasya, Çanakkale ve Balıkesir'de geçti. Lisedeyken, Mavera Dergisi'ne abone oldu. Kitaplara, özellikle edebiyata çok meraklıydı. İmam Hatip Lisesinden mezun oldu. Ahmet Hakan, televizyon hayatına 1993-94 yılında TGRT'de başladı. "Yankı" haber adlı programı yapan Ahmet Hakan, Kanal 7'de muhabir olarak çalıştı. Ardından Kanal 7'de Haber Müdürlüğü görevine kadar yükseldi. 2004 yılında Kanal 7'den istifa etti ve Yeşi Şafak Gazetesi'nd eköe yazarlığı yaptı. Ahmet Hakan şu anda Hürriyet Gazetesi'nde yazılarını sürdürüyor. Ahmet Hakan, 2005 yılından bu yana da CNN Türk'te "Tarafsız Bölge" adlı programı sunuyor ve aynı zamanda Kanal D Ana Habr Bültenini sunuyor. Ahmet Hakan kitapları neler? 2001 - Neden Milliyetçilik? 2001 - Çeteler, Mafya ve Siyaset 1999 - Sivil, Dayanılmaz Bir Yürek

ali kırca



1948 yılının Aralık ayında Akşehir‘de doğdu. 1963 yılında İstanbul‘a geldi ve Deniz Harp Akademisi‘nden mezun oldu. 1969 yılında bir deniz teğmeni iken ve yayınladığı bir bildiri nedeniyle ordu ile ilişkisi kesildi. Bir süre İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Hukuk Fakültesi‘nde okudu. Daha önce 17’li yaşlarda medyaya ilgi duymaya başlayan Kırca, 1974 yılında TRT‘de muhabir olarak mesleğe başladı


TRT’de çeşitli görevlerde çalıştıktan sonra TRT Haber Dairesi Başkanlığı‘na yükseldi. “Yurttan-Dünyadan” ve “32.Gün” programlarını hazırlayıp, “Açık Oturum” programını yöneten Kırca, önde gelen liderlerle yaptığı röportajlar sayesinde başarısına başarı kattı.
Bir dönem TRT Washington temsilcisi olarak da çalışan Kırca, daha sonra ilk özel televizyon olan İnter Star‘a geçti. 42 yaşında “Kırkıncı Paralel” programını Washington ve New York‘ta hazırlayıp, sundu. 1993 yılında Türkiyeye ye döndü ve ATV Haber Dairesi Başkanı oldu. 1 Şubat 1994‘de Türkiye’nin ilk anchorman‘i olarak ATV Ana Haber Bülteni‘ni sunmaya başladı. Hemen arkasından 6 Şubat 1994‘te yayına giren “Siyaset Meydanı” programı ile hafızalara kazındı.
2001 Ekonomik krizinin yaşandığı günlerde ATV ile anlaşamayarak Star televizyonuna geçti. Bir çok polemiğe neden olan Star’dan ayrılışı gecikmedi. 2002 yılında NTV ile anlaştı. Aynı yıl “Habersiz Türküler” adlı bir albüm çıkardı. Barış Manço’ya olan hayranlığı ile de bilinen ünlü anchorman, Sonny Müzik‘in çıkarttığı “Yüreğimdeki Barış Şarkıları” adlı albümde “Güle güle oğlum” parçayı seslendirdi.
NTV’den de ayrılması gecikmedi. Tekrar ATV’de anchorman olarak göreve başlayan Ali Kırca, aynı zamanda Sabah Gazetesi’ndede köşe yazarlığına getirildi. “Altanlar Meydanda”, “Futbol Hayattır”, “Hazan Mevsiminde Aşk”, “Sedir Ağacının Kokusu”, “Şimdi İyi Haberleri Veriyoruz”, Susurluk Çarkı, Barış Manço’ya Özlem, “700. yılında Osmanlı” ,“Aşk”, “Azınlıklar Kaybolan Renkler”, “Türkçe İbadet”, “Vakitsiz Şarkılar” adlarıyla 12 adet kitabı yayınlandı.
2 yıl boyunca Anadolu Üniversitesi‘nde TV Haberciliği dersi verdi. Bahçeşehir Üniversitesi‘nde öğretim görevliliği yapmaya başlayan Kırca, (“Golden Rose” ödülü başta olmak üzere) yaptığı programlarla birçok uluslararası ödül de kazanmıştır.
ATV televizyonunun satılması üzerine, kanalla yollarını ayırarak ekibiyle birlikte Show TV’ye transfer oldu. Halen Show TV ve Skytürk 360 televizyonlarında Siyaset Meydanı‘nı sunmaktadır.
Seray hanım ile evli olan Ali Kırca’nın Candaş (d.1981) ve Ozan adlarında iki oğlu vardır.

Rol aldığı Filmler :

1994 – Süper Baba Rolü: Ali Kırca
1997 – Sıcak Saatler Rolü: Ali Kırca
2000 – Oyunbozan Rolü: Ali Kırca
2003 – Kurşun Yarası (RoKırca)


fatih altaylı



Fatih Altaylı, 1963 yılında Van'da doğdu. İlkokulu ve ortaokulu Çavuşoğlu Koleji'nde okuduktan sonra eğitimine Galatasaray Lisesi'nde devam etti. Galatasaray Lisesi mezunudur. Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi'nde bir süre devam ettikten sonra okulu bırakarak Basın Yayın Yüksekokulu'na geçti. Fakat diplomasını almadan bu okuldan da ayrıldı. Gazeteciliğe, 1982 yılında Cumhuriyet gazetesinde spor muhabirliği yaparak başlayan Fatih Altaylı; 1986 yılında Güneş gazetesine geçti. Gelişim Yayınları'nda yazı işleri müdürlüğü yaptı.

Güneş gazetesinin 1992 yılında kapanmasıyla işsiz kaldı. 1993 yılında özel bir radyo olan Best FM'i kurucuları arasında yeraldı. 1995 yılında Kanal D'de geçti ve Teke Tek programına başladı. ayrıca Hürriyet gazetesi yazarı oldu. Ardından Kanal D'den ayrıldıktan sonra Show TV'ye geçti. Show TV ve Show Radyo'da radyo yayınlarını 1 yıl kadar devam ettirdi. Aynı yıl içinde Show TV'nin haber editörü oldu. 1996 yılında Show TV'den ayrıldıktan sonra Kanal D'ye geri dönüp Doğan Yayın Grubu'nda çalışmaya başladı.

2001 yılında Galatasaray Spor Kulübü'nde asbaşkanlık yaptı, 2002'deyse Kanal D Ana Haber Genel Yayın Yönetmeni oldu. 2005 yılında Doğan Medya Grubu'yla yollarını ayırdı ve köşe yazılarına Sabah gazetesinde devam etti. Kanal D'de yayınlanan "Teke Tek" programı da Atv'ye geçti.

TMSF'nin Sabah Gazetesi'ne ve ATV'ye el koymasıyla birlikte 2007 yılında istifa etti. Kısa bir zaman Kanal 1'in ana haber bültenini sundu. Yazılarına internet haber sitesi Gazeteport'ta yer verildi. 2009 yılından bu yana Habertürk Gazetesi' nin genel yayın yönetmenliğini yapmakta olan Altaylı, Hande Altaylı'yla evli ve Zeynep adında bir kızları var.

Çalıştığı gazeteler

Cumhuriyet (1982-1986)
Güneş (1986-1992)
Hürriyet (1995-2005)
Sabah (2005-2007)
Habertürk (2009-günümüz)
Zaman (2015-günümüz)

Çalıştığı televizyon kanalları

Kanal D (1995)
Show TV (1995-1996)
Kanal D (1996-2005)
Cine5 (2000-2002) (ortak yayın)
atv (2005-2007)
Kanal 1 (2007-2008)
Habertürk (2008-günümüz)

hıncal uluç



Hıncal Uluç, 1 Kasım 1939'da Kilis'te dünyaya gelir. Hıncal, üç yaşına kadar anneanne ve teyzesi tarafından büyütülür. Sebebi ise subay olan babasının o doğduğunda İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman tanklarının manevra yaptığı Bulgar sınırında görevli olmasıdır. Sonrasında Fuat Uluç Çaldıran'a tayin olduğunda küçük Hıncal da ailesine kavuşur. Ardından tayinler durmaksızın gerçekleşecektir. Van'da o meşhur Van zelzelesini yaşar Uluç ailesi. Daha sonra gidilen Bandırma'da Hıncal da ilkokula başlar. İki ayrı okulda ilk üç sınıfı okur. Bandırma'dan sonra 1950'de tekrar Kilis'e (Hıncal ilkokulu burada Kemaliye İlkokulu'nda bitirir) tayin olur Fuat Uluç.
1952'de Antakya, 1955'te de Ankara (Ortaokula Antakya'da başlayan Hıncal, geri kalan eğitimini de Ankara Kurtuluş Lisesi'nde tamamlar) vardır sırada. Çok mutlu bir ailede büyüyen Hıncal Uluç, 1980'e kadar burada kalacaktır. Annesi doktor, babası mühendis olmasını isterken Uluç'un kendisi de avukat olmak istemektedir. Ama ne olursa olsun İngilizce'yi öğrenme hevesi yüzünden İstanbul Edebiyat Fakültesi'ne gelir. Bir sömestr sonunda tekrar Ankara'ya döner. Bir sene sonra da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanır.
Bu arada Demokrat Parti'den ayrılmış bir grubun kurduğu Hürriyet Partisi, Yenigün adıyla bir yayın organı kurmuş, başına da Cihat Baban'ı getirmiştir. Mehmet Ali Kışlalı da gazetenin spor müdürüdür: "Bir gün gazetenin yazı işleri kadrosu Cihat Bey'e isyan etmiş. Cihat Bey de reste meydan bırakmayınca hepsi bırakıp gitmiş. M. Ali abiyle (Kışlalı) Cihat Baban kalmış gazetede sadece. Cihat Baban da M. Ali abiye 'çıkart gazeteyi' deyince o da hemen haber gönderiyor abime, bana ve kardeşine (Ahmet Taner Kışlalı)."Hıncal Uluç henüz 17 yaşındadır. Sıkıyönetim gereği altı sayfa çıkan gazetenin spor sayfası bu genç delikanlıya emanet edilir: "İstediğin her kapı sana açık. En büyük yıldızla, sporcuyla konuşacağım diyorsun konuşuyorsun. Ve bunların hepsi de sana 'buyur' diyor, beyefendi muamelesi yapıyorlar. Şimdi böyle bir meslek insanı büyülemez mi? Siyasal Bilgiler'in isimsiz bir öğrencisi iken birdenbire Türkiye'nin en elit bin adamından biri haline geliyorsun. Siyasal Bilgiler'i bitireceksin de, kaymakam olacaksın da, 60 yaşında vali olup emekli olacaksın... 17 yaşında herşeysin zaten."
Uluç, böylece gazeteciliğe adım atar; Oktay Kurtböke, Güneş Tecelli, Başkurt Okaygün, Kurthan Fişek, Güngör Sayarı, Ercan Tan gibi isimlerle beraber çalışır. Bu arada askere gitmemek için üniversiteyi geç bitirmeye karar verir. Ancak serde iyi öğrencilik olduğundan üç senede üç sınıf bitirip son sınıfa gelir. Tek çare rapor alarak okulu uzatmaktır: "Tanıdık bir ruh doktoruna gittim. İleride kariyer açısından etkileyici olur diye entellektüel sürmenaj hastalığı yazdı rapora. En tehlikesizidir diye bunu yazarlardı doktorlar." Raporu alan Uluç, okulunu bitirmiyor diye annesinin ağladığını görünce kararını değiştirir ve 1964'te Kutlu Aktaş, Burhan Özfatura gibi arkadaşlarıyla beraber mezun olarak diplomasını alır.
Bir yıl sonra da Mamak Muhabere Okulu'nda Büyükelçi Yalçın Oral, Devlet Tiyatroları eski Genel Müdürü Bozkurt Kuruç, Galatasaray başkanlarından Saim Gogen'in oğlu Fethi (daha sonra eniştesi olacaktır) gibi arkadaşlarıyla beraber iki yıl askerlik yapar: "Askerlik dönemim benim en mutlu dönemimdir."
1960'lara bir daha dönelim. 27 Mayıs İhtilali, onun gazetecilik yaptığı bu ilk yıllarda gelir dayanır kapıya. Uluç ihtilalin tam ortasındadır: "Baştan sona ihtilalin içinde idik. Onları anlatsam kitap olur. Fikir olarak da, eylem olarak da ihtilalin içindeydik. Bütün o ıslık çalanların başındaydık, 'Olur mu böyle olur mu?' diye gazeteyi bırakıp Kızılay'da yürüyüşlere katılırdık."
Uluç, bu dönemlerde yazdığı yazılardan hukukçu ve mülkiyeli oluşu sebebiyle hiç bir ceza almaz: "Aslında gazetecilik zamanları böyle zamanlardır. Meslek yaşamımın büyük bölümü sıkıyönetimlerle ve yayın yasakları ile geçti. İlk önceleri neyin yasaklandığı açık açık yazardı. Sonra askerler biraz daha uyanık yayın yasağı koymaya başladılar. Soyut tanımlamalar yaptılar. Böylece kendi kendini sansür etmeye başladın. Şunu da söyleyeyim Türkiye'de herkesin anladığı anlamda bir basın özgürlüğü olsa idi eğer, ben bu kadar iyi gazeteci olamazdım."
TÜRKEŞ, HINCAL’IN ASLAN AMCASI
Onun ihtilal olsun yürüyüşlerinde ön sırada yer almasının bir sebebi belki de babasıdır. 1955'te ailecek Ankara'ya gelinmiş, Hıncal 1980'e kadar başka bir yere gitmemişti ama babası tayin ve bu arada terfi almaya devam etmiş, 1961'de albaylığa kadar yükselmişti. 27 Mayıs İhtilali olduğunda babası Fuat Uluç'un görev yeri, Çanakkale İl Jandarma Alay Komutanlığıydı. Fuat Uluç, 27 Mayıs'ın liderlerinden Alparslan Türkeş'le de çok yakın arkadaştı: "Bandırma'da beraberdik zaten. Benim iki tane halam var, amcam yok ama Aslan Amca (Alparslan Türkeş) bizim ailenin amcası idi. Bütün kardeşler ona Aslan Amca derdik. Yetişmemize de katkısı olmuştur. Evlerimiz bir gibiydi."
Bu kadar yakın olunca 27 Mayıs'tan sonra bir araya gelmemek olmazdı tabii: "Aslan amca ihtilalden sonra başbakanlık müsteşarı olunca babamın tayinini de Ankara'ya çıkarttı. Babam hemen Aslan Amca'nın karargahında görev aldı. Ve Aslan Amca hazırladıkları her şeyi babamla beraber hazırladı. Devlet Planlama Teşkilatı kurulduğunda babam da oranın ilk Sosyal Planlama Daire Başkanı' oldu."Ancak aylar ilerleyince Alparslan Türkeş 14'lerden biri olarak Hindistan'a sürülür. Bu arada Eminsu hadisesiyle Milli Birlik Komitesi, Ağustos 1960'tan Şubat 1961'e kadar 235 general ve amiral ile beş bine yakın subayı emekli etmiş (Eminsu, bunların kurduğu Emekli İnkılap Subayları Derneği'nin kısa adıdır) geride kalanların yolu açılmıştır.
Fuat Uluç da önü açılanlardan birisidir: "Babamın general olacağı kesin. O kararı nasıl verdiği benim için hâlâ bir soru işaretidir. Aslan Amca sürülmüştü, onların siyasallaşma sürecinde burada güvenilir bir odak noktasına ihtiyaçları vardı. Babam o odak noktası olabilmek için ordudan istifa etti. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)'ne girdi, genel sekreter oldu ve babamın hazırladığı kongrede de Aslan Amca genel başkan seçildi." Fuat Uluç, 1964'te de Mardin milletvekili olarak Meclis'e girer: "Ancak o dönemi tamamlayamadan 1968'de kalp rahatsızlığından öldü. Buna rağmen şuna inanıyorum ki askerde kalsa idi yaşardı. Politikanın iki yüzlü yapısı, bütün bir hayatını asker doğruluğu içinde yaşamış bir adama iyi gelmedi."
GENELKURMAY BAŞKANI DİNÇ BİLGİN’İ ARIYOR
Bir süre de Öncü'de kalem oynatan Hıncal Uluç, askerden döndüğü 1967'de, M. Ali Kışlalı başta olmak üzere eski Yenigün ekibinin çıkardığı Yankı'da çalışmaya başlar: "Bana gazeteciliğin bütün püf noktaları ile ayrıntılarını ve ahlakını M. Ali Kışlalı öğretti." Oktay Kurtböke de Cumhuriyet Yayın Yönetmeni olduğu için Yankı ile paralel burada da haftada iki gün spor yazıları yazmaya başlayan Uluç, TRT kurulunca pazartesi günleri de yine Cumhuriyet'e tam sayfa tv sayfası yapar: "Benim Babıali'ye transferim Cumhuriyet kanalı ile oldu."
1980'de onun İkinci İstanbul seferi başlar. Gelişim Yayınları'nın sahibi Ercan Arıklı 12 Eylül'den önce bir dergi çıkarmasını ister ondan. Kabul eder. Daha sonra Gelişim Yayınları Asil Nadir'e geçince de, Uluç işinden olur. Ardından Zafer Mutlu'nun daveti ile 1990'da Sabah'ta yazmaya başlar: "Gazeteye başlarken Dinç Bey'le (Bilgin) bir tek şey konuştum. Ne yazacağımı ya da yazmayacağımı bana kimse söylemeyecek." 2002'ye kadar on iki senede anlaşma bir tek kez Dinç Bilgin tarafından bozulur: "Dinç Bey geldi ve 'Dün yazdığın yazıyı hatırlıyor musun?' dedi. Evet dedim. Orduevlerinde fiyatların çok düşük olduğunu, aradaki farkı bizim vergilerimizle verdiğimiz mealinde bir yazı idi o. Dinç Bilgin, 'Bir daha böyle bir yazı yazarsan Genel Kurmay Başkanı'nı sana bağlarım haberin olsun' dedi. Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş aramış ve Dinç Bey'le 3,5 saat konuşmuş. 'Telefonu da Genel Kurmay Başkanı'na kapatamıyorum, 3.5 saat dinledim Güreş Paşa'yı' dedi."
Uluç mesleğin başında yaptığı birkaç sözleşme hariç, bir daha iş sözleşmesi de imzalamamış birisidir: "Türkiye'nin en büyük sosyal demokratları ile solcularının ve sendikalarının kazığını yedikten sonra kendi kendime dedim ki kendinden ve Allah'tan başka güveneceğin kimse yok." Yeni Tanin'de çalışırken işten atılan Uluç, tazminat almak için sendikaya başvurur. Sendikanın avukatı da Yekta Güngör Özden'dir. Özden, —kazanacağı kesin olmasına rağmen— kazanamayacaklarını öne sürerek davayı açmayınca Hıncal Uluç da bu kararı alır.
FUTBOL OYNAYAMAYAN FUTBOL YORUMCUSU
Hıcal Uluç kendisini “fevkalade yeteneksiz” bir kişi olarak değerlendiriyor. Futbol oynamayı deneyen, ancak takım arkadaşları tarafından oynama şansı bile verilmeyen Uluç'un, önce voleybol takımı kurup mahallede herkese voleybol, sonra basketbol öğrettikten sonra yine takım dışı kaldığını... Hatta, oynama şansım fazla olur diye aynı taktiği beyzbolda bile deneyip, arkadaşlarına öğrettikten sonra kendisi iyi oynayamadığı için arkadaşları tarafından yine çemberin dışına itildiğini: "Her türlü sporu denedim, hiç birinde başarılı olamadım. Aslında fevkalade yeteneksiz bir adamım."
Bitmedi. Ankara'daki Kurtuluş Ortaokulu'nun son sınıfında okurken müzik hocası bir okul korosu kurmaya karar verir. Seçme yapılacak 100 kadar öğrenci arasında Hıncal Uluç da vardır: "İki satır söyledikten sonra hoca hepimizi susturdu, o yüz kişi içerisinde parmağıyla beni işaret etti ve 'dışarı' dedi. Böylece spordan sonra müzisyen olma hayallerim de sona erdi. Resim dersen zaten hiç yok. Kuzenim Ahmet (Taner Kışlalı) yapardı benim resimlerimi ilkokulda." Çok iyi bir öğrenci olduğu için (Uluç, eğitim hayatı boyunca sınıfın ilk üçü arasına girer hep) okul müsameresinde ona Reşat Nuri Güntekin'in Vergi Hırsızı adlı oyununda başrol oynatır hocası. Bugün iş adamı olan Alaattin Beyti de ikinci rolü oynamaktadır. Sonuç mu? "Alaattin onbeş dakikada beni sildi süpürdü. İkinci temsilde de en ön sırada oturan velilerden biri düşüp bayılınca benim sahne hayatım sona erdi. Aslında fevkalade yeteneksiz bir adamım." Hıncal Uluç bütün bunlardan sonra Bernard Shaw'ın şu sözüne uymaya mecbur kalır: "Yapan yapar, yapamayan eleştirmen olur.

Ahmet Duvarcı

Ahmet Duvarcı 1986 yılında İstanbul’da doğdu. Lisans eğitimini İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde tamamladı. Yüksek Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İşletme Yönetimi (MBA) bölümünde sürdürmektedir. Gerçek Hayat Dergisi Yayın Yönetmenliği, Milat Gazetesi Köşe Yazarlığı, Yeni Söz Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğü, Yeni Söz Gazetesi Köşe Yazarlığı, Yeni Yüzyıl Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Hâli hazırda demokrasihaber.com'da siyasî gündem yazıları kaleme almaktadır

Mehmet Ali Birand Kimdir?



MEHMET ALİ BİRAND KİMDİR
 Mehmet Ali Birand, 9 Aralık 1941'de dünyaya gelen Türk gazeteci, yazar, köşe yazarı, televizyon programı yapımcısı ve haber sunucusudur. İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde dünyaya gelen Birand, henüz iki yaşındayken babasını kalp krizi nedeniyle kaybetmiştir. Eğitim hayatını Erenköy Zihnipaşa ve Galatasaray Lisesi'nde tamamladı ve ardından İstanbul Üniversitesi Filoloji Fakültesi'ne başladı ancak maddi imkansızlıklar sebebiyle üniversiteyi bırakmak zorunda kaldı. 1964 yılında ilk defa gazeteciliğe Abdi İpekçi vasıtasıyla başladı ve 20 yıl boyunca Brüksel'de Milliyet gazetesi için çalıştı. Abdi İpekçi suikastinin ardından Milliyet'te bir süre genel yayın yönetmenlik görevinde bulundu. Mehmet Ali Birand, 1985 yılında TRT 1'de uluslararası ilişkileri, politikayı ve aylık haberleri ele alan 32. Gün adlı televizyon programını yapmaya başladı. Programa konuk ettiği yabancı devlet adamları ile dikkat çeken Birand, oldukça tanınan bir isim oldu. 1991 yılında ailesiyle beraber Türkiye'ye dönen Birand, Milliyet gazetesinden ayrılarak Sabah gazetesinde çalışmaya başladı, aynı zamanda 32. Gün programını TRT 1'den SHOW TV'ye taşıdı. Ancak 28 Şubat sonrasında Sabah'taki işine son verildi ve 32. Gün programının da yayınlanması durduruldu. 1997'de Posta'da yazmaya başladı, aynı zamanda CNN Türk'te Manşet adlı bir siyasi talk show programı yaptı. 2005'te Kanal D Ana Haber Bülteni'nin genel yayın yönetmenliği görevini üstlendi, 2009 Ocak'ta ise Kanal D ile birlikte CNN Türk'ün de genel yayın yönetmeni oldu. Pankreas kanserine yakalanan Birand, hastalığıyla alakalı birkaç ameliyat geçirdi ve tedavisi için kemoterapi görse de 17 Ocak 2013 tarihinde yoğun bakım ünitesinde 72 yaşında hayatını kaybetti.

uğur dündar kimdir



Türk gazeteci, yazar ve sunucu Uğur Dündar. Uğur Dündar kimdir? İşte Uğur Dündar'ın biyografisi

Uğur Dündar, 28 Ağustos 1943'te İstanbul'da doğdu. Vefa Lisesi'nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü'nü bitirdi.
Dündar 1970 yılında TRT tarafından düzenlenen bir sınavı kazandıktan sonra yapımcı olarak çalışmaya başladı. Aynı yıl Birleşik Krallık'da BBC tarafından verilen "Televizyonda Yapım-Yönetim" kursuna katıldı. Kurs sonrası Türkiye'ye döndü ve TRT'de 'de yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak değişik televizyon programlarına imza attı. TRT'de yaklaşık 19 yıl çalışan Dündar, 1986 yılında Hürriyet yazarı oldu

1992 yılında Show Tv'de çalışmaya başladı. 1994 yılında Hürriyet Aydın Doğan tarafından satın alınınca Show Tv'yi bıraktı ve Kanal D'ye geçti.
Sonrasında Star Tv'de çalışmaya başladı ve burada Haber Genel Yayın Yönetmeni oldu. Aynı kurumun gazetesinde de yazmaya başladı.
2008 yılında Uğur Dündar son olarak Star Haber Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürdü ve ana haber bülteni sundu.
2010 yılında ise tekrar Hürriyet'e geçti.
2012 yılında kısa bir süreliğine Milliyet'e geçti. Oradan sonra da Sözcü'de yazmaya başladı ve halen Sözcü yazarıdır. Halk TV'de Halk Arenası programını hazırlayıp sunmaktadır.
Dündar ayrıca İstanbul Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi'nde "Televizyon Programcılığı" derslerinde lisansüstü hocalık yaptı.
KİTAPLARI
Haramzade
Haramzadenin Dönüşü
İşte Hayatım
İyi Uykular Sayın Seyirciler
Yalandan Kim Ölmüş
Pazarlı Yok
Vah Ülkem Vah
Ya Atatürk Olmasaydı
Rol aldığı filmler veya diziler
İşte Hayat (1975) Rolü: Uğur Dündar
Yılan Hikayesi (1999) Rolü: Uğur Dündar
Üvey Baba (2000) Rolü: Uğur Dündar
Benim Annem Bir Melek (2009) Rolü: Uğur Dündar
Dersimiz Atatürk (2010) Rolü: Uğur Dündar
Televizyon programları

1972-1974: Yaşadığımız Günler (TRT 1)
1973: Yılbaşı Özel '74 (TRT 1) (Müjdat Gezen ile birlikte)
1974: Yılbaşı Özel '75 (TRT 1) (Güneş Tecelli ile birlikte)
1974-1975: İşte Hayat (TRT 1)
1977: Yılbaşı Özel '78 (TRT 1)
1977-1978: Günler Geçerken (TRT 1)
1978-1979: Çarşamba Gecesi (TRT 1)
1979: Yılbaşı Özel '80 (TRT 1)
1980: İşte Cumartesi (TRT 1)
1980: Yılbaşı Özel '81 (TRT 1)
1981: Günlerin Getirdiği (TRT 1)
1982: Yılbaşı Özel '83 (TRT 1)
1983-1986: Olay (TRT 1)
1984: Yılbaşı Özel '85 (TRT 1)
1985-1986: Vatandaş Soruyor (TRT 1)
1988-1989: Forum (TRT 1)
1988-1989: Yaşadığımız Olaylar (TRT 1)
1989-1992: Hodri Meydan (TRT 1)
1990-1992: İşte Hayatınız (TRT 1)
1991-1992: Tele Vizyon (TRT 1)
1992-1995: Arena (Show TV)
1994: Uğur Dündar'la Seçim 1994 (Show TV)
1995: Uğur Dündar'la Seçim 1995 (Kanal D)
1995-2000: Arena (Kanal D)
2000-2001: Uğur Dündar'la Star Haber (Star TV)
2002: Arena (atv)
2002: Seçim Arenası (Kanal D)
2002-2008: Arena (Kanal D)
2004-2008: Arena (CNN Türk)
2004-2008: Uğur Dündar'la CNN Türk Haber (CNN Türk)
2007: Seçim Arenası (CNN Türk)
2007: Seçim Arenası (Kanal D)
2007: Uğur Dündar'la Seçim 2007 (CNN Türk)
2008-2011: Arena (Star TV)
2008-2011: Uğur Dündar'la Star Haber (Star TV)
2009: Uğur Dündar'la Seçim 2009 (Star TV)
2010: Uğur Dündar'la Referandum 2010 (Star TV)
2011: Seçim Arenası (CNN Türk)
2011: Seçim Arenası (Star TV)
2011: Uğur Dündar'la Seçim 2011 (Star TV)
2013-: Halk Arenası (Halk TV)

Adnan Öksüz



Adnan Öksüz 1964 yılında Erzincan'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini, İstanbul ve Erzincan'da tamamladı. 1991 yılında Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. Gazeteciliğe 1987 yılında Zaman gazetesinde başladı. Yaklaşık 10 yıl parlamento muhabirliği yaptı. 5 yıl Aksiyon Dergisi'nin Ankara Temsilciliğini üstlendi. 'Seçim Sistemleri' konulu araştırması, Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin 'Araştırma Ödülü'ne layık görüldü. Evli ve iki çocuk babası olan Adnan Öksüz halen Milli Gazete'de yazı yazmaktadır.

Abdullah Ağar


Abdullah Ağar Terör uzmanı" sıfatıyla TV'lerde doğru yorum yapan nadir kişilerden biri.. Yeni Birlik Gazetesi'nde yazıyor ama, bir çok televizyon kuruluşunun görüşlerine ihtiyaç duyduğu bir uzman.. 1967’de Ankara’da doğdu. Ankara’da okudu. 1989 yılında Kara Harp Okulu’ndan mezun olduğunda, bölücü terörün ve diğer bölücülüklerin ne anlama geldiği pek çokları tarafından anlaşılamamıştı. Birinci tercihten “Piyade”, özel kura çekerek “Komando”, sonra da Özel Kuvvetler’de Tim Komutanı oldu. İlk kıt’ası Bolu Komando Tugayına ayak basar basmaz Güneydoğu’ya; Güneydoğu’ya vardığı ilk gece de ilk operasyonuna çıktı… Görev yaptığı Bolu Komando Tugayı’nın, Özel Kuvvetler’in ve Kayseri Hava İndirme Tugayı’nın kışlalarını hemen hiç görmedi. Bestler, Gabar, Cudi, Kuzey Irak… Menteş, Azerbaycan, Devegeçidi… Dicle, Ergani, Baykan, Lice, Kulp… Siirt, Şırnak, Diyarbakır… Ve adı sayılamayan daha nice kırsal, meskûn mahal ve dağlarda geçen 6 yılın ardından, artık dağlardan inerken, aldığı kurşun yaralarıyla belinde oluşan bir nişan, komutanlığını yaptığı birliklerden de 11 şehit ve 25 gazisi vardı. Toprak Mehmet’e Susamışsa “Ülkem, Bayrağım, Onurum”, Ağar’ın yazdığı kitapların dördüncüsü… Bunun ardından diğerleri de gelecek. “5. Tim” Güneş Doğsun İsteriz, “Ölüm Dağları Bekler” Cudi Dağı ve “Türk Komandoları” Silahın Zülfikar’ın Olsun Mehmetçik isimli kitaplarıyla yazınımızda yer alan Ağar, Türk insanının fazlasıyla etkileyen ve çok daha fazlasıyla etkileyeceği anlaşılan bir dönemi dağda olanlarıyla anlatıyor. Abdullah Ağar halen Yeni Birlik Gazetesi'nde yazmaktadır

Abdülaziz Kıranşal


Abdulaziz Kıranşal 1978 yılında Kars'ta dünyaya gelen Abdulaziz Kıranşal, İstanbul Kağıthane İmam hatip lisesi ve Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunudur. Aynı Üniversitenin İlahiyat Fakültesi Tefsir ana bilim dalında yüksek lisansını tamamladı. Halen aynı alanda akademik ve ilmi çalışmalarına devam etmektedir. Ahlak ve Maneviyat Risalesi, İslam Davetçilerine Dersler, Sosyal Medya İlmihali, İslami Solun Müfessiri isimli kitapları bulunmaktadır. Yazıları Özgün Düşünce, İlayda, ve Tezkire gibi dergilerde yayınlanmaktadır. Milli Gençlik Vakfında üniversite başkanlığı ve orta öğretim başkanlığı gibi bir çok kademede görev yaptı. Ehli Sünnet Alimler birliği ve Müslüman alimler Birliğinde aktif görev aldı. Anadolu Gençlik Adana Şubesi bünyesinde DAİM Davet ve İslami ilimler Araştırmaları merkezinin kuruculuğunu yaptı. Halen Anadolu Gençlik Derneği Adana il başkanılığını ve Milli Gazetede köşe yazarlığı yapmaktadır. Aynı zamanda Davet ve İslami İlimler Merkezinde Tefsir, Hadis ve Davet dersleri vermektedir. Evli ve bir çocuk babasıdır

Abdülkadir Özkan

Abdülkadir Özkan... 1942 yılında Çorum'da dünyaya gelen Abdulkadir Özkan Ankara Öğretmen Okulu'nda lise eğitimini, Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu'nda da yüksek öğrenimini almıştır. 1970 yılında girdiği Milli Gazete kadrosunun halen bir çalışanı olan Özkan, Ankara bürosu muhabiri olarak başladığı mesleğini gazetenin çeşitli kademelerinde görevler alarak sürdürdü. Abdülkadir Özkan'ın bu gazetedeki görevlerinin yanı sıra, Sümerbank kamu firmasında Genel Müdür Müşavirliği, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nda çalıştığı senelerde yaptığı Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı ve de ilkokul öğretmenliği gibi vazifeleri de olmuştur. Abdülkadir Özkan'ın üye olduğu dernekler arasında Parlamento Muhabirleri Derneği ve de Ankara Gazeteciler Cemiyeti bulunmaktadır. Evli ve beş çocuk babası olan Abdülkadir Özkan'ın yazdığı konular daha çok Avrupa Birliği gibi güncel konular hakkında fikir belirtmek ve önemli görülen yerlere dikkat çekmek ekseninde ilerlemektedir.

Abbas Güçlü

Abbas Güçlü... Gençlerin bakış açısını ekranlara taşmakla ünlenen Abbas Güçlü 1957 yılında Ankara Haymana'da dünyaya gelmiştir. Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi'nden mezun olan Abbas Güçlü, 1985 yılında Milliyet gazetesi'nde çalışma hayatına başlamıştır. Türkiye'de öğrencilerle yakın ilişkiler kuran ve öğrencilerin sesini en çok duyuran gazeteci olarak tanınan Abbas Güçlü, yazar kimliğinin yanısıra, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde Temel Gazetecilik dersleri vermektedir.

Abbas Güçlü, 2011 yılı YGS sınavındaki "şifre skandalı"nı ortaya çıkaran kişi olmuştur. YGS şifre sisteminin takipçisi olmuştur. Genç Bakış'tan önce Kanal D'de 'Halkın Gündemi' ve 'Karne' adlı programlarını hazırlayan Abbas Güçlü daha önce de TRT'de 'Sonsuz Yarış' adlı eğitim programını hazırlamıştı. Abbas Güçlü halen Milliyet Gazete'sinde aktif olarak kaşe yazıları yazmaktadır

MEHMET ALİ ARSLAN

ARDAHANLI GAZETECİ – YAZAR- SOSYAL MEDYA İNTERNET UZMANI GİRİŞİMCİ – ORGANİZATÖR BİLİM İNSANI: MEHMET ALİ ARSLAN

1975 yılında Ardahan Merkez Markaköy Kora Bayramoğlu Köyü’nden doğmuştur Yayıncılık Hayatına 1990’lı Yılların baslarında istanbulda Kendisine Ait çeşitli gazete ve dergiler’de Başlamıştır ancak bu kısa sürmüştür.Çünkü o yıllarda yeni bir yayın ve medya aracı internet icat edilmiş. Bu Gelişme Mehmet Ali ARSLAN’ın Hoşuna Gitmişti. 1980’li yıllarda amerikada sadece askeri alanda kulanılan internet 1990’lı yılların başlarında dünya geneline yayıldı Türkiye ve Dünyanın Geneli internetle 1994- 1995 yıllarında Tanıştı. MEHMET ALİ ARSLAN İNTERNETTE İLK ALEMDE TEK sloganıyla internet yayıncılığına başlamıştır internete bir çok kurum ve Kişiye internet sitesi ve blog desteği vermiştir. günümüze dek devam etmektedir. profesyonel Yayıncılık Hayatına internette start veren. Mehmet Ali Arslan Aynı Zamanda AYAKLARIM KARSTA ELLERİM MARSTA Sloganıyla dünya ve uzaydan bir çok yerin tanıtımını yaptı kısacası hiç kimseyi ayırt etmeden herkesin: kültürünü – ülkesini gezegenini köyünü ilçesini ve ilini gönüllü olarak tanıttı günümüzde bu gelenek devam etmektedir. .ardahan kars Iğdır ve bu 3 ile bağlı bütün ilçe ve köylerde Mehmet ali arslan tarafından ilk internette Tanıştırılmış ve yayınlanmıştır. internette – sosyal medyada oldukça popüler olan mehmetaliarslan Dünya genelinde milyonlarca kişi tarafından takip ediliyor. aynı zamanda iyi bir organizatör olan mehmet ali arslan günümüze dek bir çok başarılı organizasyona imza atmıştır bir çok etkinliği geleneksel hale gelmiştir daha önceleri genelde tanıtım hizmetleri sunan mehmet ali arslan son yıllarda kurduğu internet haber sitelerinde gazeteciliğe yeniden dönüş yapmıştır bu günümüzde devam etmektedir..mehmetali arslan'ın pek siyasetle ilgisi olmasada 2014 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bağımsız cumhurbaşkanlığı adayı olmuş cumhurbaşkanı olmak  için çalışmalar yapmıştır 

Ardahanlı Gazeteci Yazar Organizatör Mehmet Ali Arslan Bazı Söz Ve sloganları

1 Varsa olay haber Yapmak kolay
2 sensiz olamadığım zamanlarda beni sensiz bırakma
3 Köyde cami yok adam minaresini soruyor
4 Kendini yok sayanı Ben var sayamam
5 internette ilk alemde tek
6 ayaklarım karsta ellerim marsta
7 yazıyorum çünkü herkes okuyor
8 sen olmasanda olur lakin sen olunca daha güzel olur

GELENEKSEL ETKİNLİKLER
Gazeteci yazar: mehmet ali arslan internetteki yayıncılık hayatına ardahan kars ve ığdırı ilk internette yayınlıyarak ve tanıtarak başlamıştır 1990’lı yıların baslarında başta ardahan kars ığdır bu illerin ilçe ve köyleri olmak üzere türkiye ve dünyada bir çok yer ve şahsı ilk internete yayınlamıştır
mehmetali arslan 2016 yılında aldığı bir kararla gerek doğum yeri olma sebebiyle gereksede yayıncılık hayatına başladığı serhat bölgesi ile ilgili çeşitli etkinlikler yapma kararı almıştır 2017 yılında gerçekleşen etkinlikler sırasıyla ardahanın kurtuluşu – ardahan festivali ve karsın kurtuluşudur
mehmetali arslan 2017 yılında ardahanın kurtuluşunu istanbulda ardahan festivalini ardahanda ve karsın kurtuluşunu istanbulda organize edip hersene tekrarlamak süretiyle gelenek hale getirmiştir.. mehmet ali arslan bunun dışında bölge ülke ve dünya genelinde kamu ve toplum yararına çeşitli etkinlikler ve organizeler yapmaktadır

MEHMET ALİ ARSLAN GELENEKSEL ARDAHAN FESTİVALİ
Ardahanlı Gazeteci –yazar- internet mühendisi -ve girişimci Mehmet Ali Arslan 2017 yılından beri her sene ardahanda çeşitli etkinlikler yapıyor etkinlikler sırasıyla festival -şenlik tanıtım – ve halkla buluşma başlıkları altında yapılmaktadır
Mehmet ali arslan geleneksel Ardahan festivalleri Mehmet ali arslan’ın bir projesi olup ardahanın kültürel değerleri koruma ve tanıtma kapsamında yapılmaktadır sözü geçen etkinlikler yılda sadece bir sefer ardahanda yapılıyor
Mehmet Ali Arslan Ardahanın sosyal kültürel, ekonomik coğrafi ve endüstriyel açıdan başka toplumlara tanıtma bu değerleri sahiplenme gelecek nesillere kuşaklara aktarma ilin tanıtımı ile bağlı ilçe ve köylerin tanıtımı birlik beraberliğin pekişmesini amaçlamıştır. etkinliklerde zaman zaman konser benzeri eğlence ortamlarıda yapılmaktadır

MEHMET ALİ ARSLAN GELENEKSEL ARDAHAN KURTULUŞU
2017 yılında başlanılan mehmet ali arslan geleneksel ardahan kurtuluş etkinlikleri hersene ardahanın kurtuluş günlerinde tekrarlanmaktadır mehmetali arslan
geleneksel ardahan kurtuluş etkinliklerin ilki 2017 yılında istanbulda yapılmıştır

MEHMET ALİ ARSLAN GELENEKSEL KARS KURTULUŞU
2017 yılında başlanılan mehmet ali arslan geleneksel kars kurtuluş etkinlikleri hersene karsın kurtuluş günlerinde tekrarlanmaktadır mehmetali arslan
geleneksel kars kurtuluş etkinliklerin ilki 2017 yılında istanbulda yapılmıştır


NEDEN İMPARATOR MEHMET ALİ ARSLAN
ARDAHANLI GAZETECİ YAZAR SOSYAL MEDYA UZMANI MEHMET ALİ ARSLAN’a NEDEN İMPARATOR DİYORLAR
mehmet ali arslan’a imparator lakabı takan ve imparator diyen ilk ardahan kars ve ığdırlılardır günümüzde mehmet ali arslan’a hemen hemen herkes imparator diye hitap ediyor ancak işin başlangıcına bakarsak imparator ardahan kars ve ığdırlılar başlatmıştı.peki neden mehmet ali arslana imparator dediler diyorlar mehmet ali arslan serhat bölgesinde ardahan kars ığdır ilçe ve köylerini ilk internette yayınlıyan kişidir onlarca yıl serhat bölgesinde bulunan il ilçe ve köylerini tanıtı günümüzde bu devam ediyor bölgenin tanıtımının yanısıra sosyal kültürel etkinliklerini festivaleri kurtuluş etkinliklerini tek başına yaptığı için kimsenin yapamadığı etkinlikleri yaptığı için bir çok konuda etkinlikte öncü ve ilk olduğu için mehmet ali arslan imparator diyorlar
ardahan kars ığdırın sesi anadolunun nefesi ardahanlı gazeteci yazar sosyal medya uzmanı girişimci mehmet ali arslan bir makalesinde aynen şöyle diyor
ardahanlıların karslıların ığdırlıların bir imparatoru eksikti oda oldu
ee ne diyim hayırlı olsun son günlerde ardahan kars ığdır haber ve gazete sitelerinde hakkımda yazılan çizilenleri takip etmekteyim hemşehrilerim başarılarımı paylaşıyor yayınlıyor sağolsunlar herkese teşekkür ediyorum ne yapalım madem imparator diyorsunuz o zaman bizim daha yapacak çok işimiz var daha öncede kral demiştiniz sizlere layık olduk bundan sonrada ardahan kars ığdırlı hemşehrilerime ve dünya genelinde milyonlarca takipçime layık olmaya çalışacam imparator: mehmet ali arslan